loader
  • Gevher Nesibe Mah., Tekin Sk., 6/97,
    Kat:13, Hukuk Plaza, Kocasinan/KAYSERİ
ZİNA NEDENİNE DAYALI BOŞANMA DAVASI

ZİNA NEDENİNE DAYALI BOŞANMA DAVASI

   1- Zina Kavramı ve Türk Medeni Kanun'undaki Yeri

   Türk Dil Kurumu güncel Türkçe sözlüğünde[1]  zina  "Aralarında evlilik bağı olmayan kişiler arasındaki cinsel ilişki." olarak  tanımlanırken Boşanma Hukukumuz bağlamında zina yasal olarak evli olan bir kişinin eşi dışında karşı cins bir kişi ile isteyerek gerçekleştirdiği cinsel ilişkidir. 

   Eşlerin birbirlerine karşı yükümlülüklerinin düzenlendiği TMK 185. maddesinin son fıkrası şu şekildedir  "Eşler birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar." Zina vakası  bu fıkra  ile ortaya konulan eşlerin birbirlerine karşı sadık olma (sadakat) yükümlülüğünün en ağır şekilde ihlalidir  ve "eşlerden biri zina ederse diğer eş ona karşı boşanma davası açabilir "( TMK 161. Madde 1.fıkra) hükmünden de anlaşılacağı üzere zina nedenine dayalı olarak boşanma davası açılabilmesine Medeni Kanunu'muz  imkan tanımaktadır.  Zina sebebine dayalı boşanma davası evlilik, mahkeme kararı ile sona ermedikçe her zaman açılabilir.  

    Zina nedenine dayalı boşanma davasının dayanağı olan Türk Medeni Kanunu(TMK) 161. madde şu şekildedir  :

"Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir. 

Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.

Affeden tarafın dava hakkı yoktur." [2]

    2-  Zina Nedenine Dayalı Boşanma Davasında Dava Açma Süresi( Hak Düşürücü Süre)

   TMK 161. maddenin ikinci fıkrasından da anlaşılacağı üzere zina vakasının yani zina eyleminin öğrenilmesinden itibaren 6 ay içinde  ve herhalde zina eyleminin  gerçekleştiği tarihten itibaren 5 yıl içinde zina sebebine dayalı boşanma davası açılmalıdır, eğer bu ( hak düşürücü) sürelere uyulmaksızın zina sebebiyle boşanma davası açılırsa mahkeme davayı reddedecektir. Söz konusu 6 aylık ve 5 yıllık hak düşürücü sürelerin geçip geçmediğini mahkeme kendiliğinden gözetir.

    Zina sebebiniyle davası açan davacının dava dilekçesinde (veya varsa cevaba cevap dilekçesinde) zina eylemini öğrendiği tarih olarak belirttiği tarih aksi davalı tarafça kanıtlanmadıkça  zina eyleminin davacı tarafından öğrenildiği tarih olarak mahkeme tarafından dikkate alınır ve bu tarih 6 aylık  hak düşürücü sürenin başlangıcı kabul edilir. Bu hususla lgili Yargıtay ve Bölge Adli Mahkemesi kararları :

"...Dava TMK m. 161 gereği açılan zina nedenine dayanan boşanma davasıdır. Davacı kadın dava dilekçesinde erkeğin yurtdışına çalışmaya gittiğini, Türkiye'ye son kez geldiği tarihin 09.02.2015 olduğunu, 27.02.2015 tarihinde erkeğin Türkiye'den ayrıldığını, erkeğin zinasını bu tarihte öğrendiğini, ... ülkesinde .... isimli bir kadınla yaşadığını iddia etmiştir. Mahkemece dosyadaki facebook çıktılarının 2013 yılına ait olduğu, aktif olarak sosyal paylaşım sitelerini kullanan kadının erkeğe ait bu paylaşımlardan iki yıl boyunca haberdar olmamasının mümkün ve mantıklı görülmediği belirtilerek kadının açtığı davanın hak düşürücü sürenin dolduğundan bahisle reddine karar verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden davacı kadının zina eylemini öğrendiği tarihi dava dilekçesinde belirttiği, bu durumun aksinin kanıtlanamadığı, zina eyleminin gerçekleştiği ve kadının davasında hak düşürücü sürenin geçtiğinin kanıtlanamadığı anlaşılmıştır. O halde kadın tarafından açılan davanın kabulü suretiyle boşanma kararı verilmesi gerekirken davanın reddi doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir." [3]

"...Yapılan inceleme ve toplanan delillerden; davacı kadın vekilinin 01.06.2017 tarihli dilekçesinde belirttiği üzere davacı kadının boşanma davası açmasından 10 ay önce erkeğin başka bir kadınla ilişkisi olduğunu öğrendiği anlaşılmaktadır. Bu durumda; zina davası açısından kanunda belirtilen (TMK md. 161/2) 6 aylık hak düşürücü süre geçmiştir.Kadın tarafından, erkeğin zina eyleminin devam ettiği hususu da ispat edilememiştir. Bu sebeple, ilk derece mahkemesinin kadının zina nedenine dayalı boşanma davasının reddine ilişkin  kararı usul ve yasaya uygundur..." [4]

    Zina eylemi devam ediyorsa zina sebebiyle boşanma davasında  hak düşürücü sürenin başlangıç tarihi zina eyleminin( devamlılığının) bittiği tarihtir. Bu hususla ilgili Yargıtay kararları:

"...Zina (TMK m.161) hukuksal sebebine dayanan boşanma davalarında yasada öngörülen altı aylık hak düşürücü süre, süre gelen( devamlılık arz eden) eylemlerde, son eylemin bittiği tarihten itibaren başlar. Davalının bir başka kadınla birlikte yaşamasının devamlılık arz ettiği ve bu birliktelikten çocuklarının olduğu, tanık beyanları ve davalının sosyal-ekonomik durumunun tespiti için kolluk tarafından düzenlenen araştırma tutanağı içeriğinden anlaşılmaktadır. Bu durumda, zina için öngörülen altı aylık sürenin son eylem tarihinden başlayacağı düşünülmeden, olayın tek eylem gibi değerlendirilip, zina (TMK m.161) hukuki sebebine dayanan boşanma davasının kabulü koşulları oluşmuş olmasına rağmen davanın hak düşürücü süreden reddedilmesi doğru bulunmamış ve bozmayı gerektirmiştir..."[5]

"...Zina (TMK.md.161) sebebine dayanan boşanma davalarında yasada öngörülen hak düşürücü süre, süre gelen.(temadi eden, devam eden)  eylemlerde, son eylemin bittiği tarihten itibaren başlar. Davalının bir başka kadınla karı-koca gibi birlikte yaşamasının devamlılık arz ettiği tanıklarca ifade edildiğine göre, zina için öngörülen altı aylık sürenin son eylem tarihinden başlayacağı, buna göre davanın süresinde açıldığı gözetilmeden olayın tek eylem gibi değerlendirilerek, şartları oluşmuş olmasına rağmen davanın reddedilmesi doğru bulunmamıştır..." [6]

"...Toplanan delillerle; davalı kadının bir başka erkekle halen yaşadığı, zina eyleminin devam ettiği anlaşılmaktadır. Zina eylemi devam ettiğine göre hak düşürücü süre, eylemin sona ermesinden itibaren başlayacağından geçmiş sayılamaz... " [7]

 " ...Tüm dosya kapsamına ve özellikle taraflar arasında görülmekte olan İzmir 9.Aile Mahkemesinin 2008/474 esas sayılı davada dinlenen tanık B. Ü.in beyanına göre; davacı-karşılık davalı C., R. asıllı bir kadınla birlikte yaşadığı ve bu kadından olan 19.9.2004 doğumlu B.isimli çocuğu tanıyarak 23.8.2005 tarihinde nüfusuna tescil ettirdiği anlaşılmaktadır. Zina nedenine dayalı boşanma davalarında (TMK:m.161) dava açma süresi; devam eden zina eyleminde; bu eylemin sona erdiği tarihten itibaren başlar. Toplanan kanıtlardan; davacı-karşılık davalı C.'nin zina eyleminin devam ettiği anlaşılmaktadır. Davalı-karşılık davacı M. zina nedenine (TMk.m.161) dayalı karşılık boşanma davasının da kabulü gerekirken yanlış değerlendirme sonucu bu davanın reddi doğru görülmemiştir..." [8]

"... Zina nedenine dayalı boşanma davalarında altı aylık hak düşürücü sürenin başlangıç süre gelmekte olan (temadi eden) eylemlerde son eylemin bittiği tarihten başlar. Davalının zinasının devamlılık arz ettiği tanıklarca ifade edildiğine göre zina için öngörülen altı aylık sürenin son eylemden itibaren başlayacağı düşünülmeden olayın tek eylem gibi değerlendirilerek koşulları oluşmuş olmasına rağmen davanın red edilmesi doğru bulunmamıştır..."[9] [10]

"... Davacı kadın tarafından özel boşanma sebeplerinden zina hukuki sebebine (TMK m. 161) ve evlilik birliğinin sarsılması (TMK m. 166/1) hukuksal sebebine dayanılarak boşanma isteminde bulunulmuş, mahkemece, TMK 161. madde kapsamında yapılan değerlendirmede, davacı kadının zina eyleminden haberdar olduğu ve zina eylemini bilmesine rağmen evlilik birliğini devam ettirdiği, davacı kadının, davalı erkeğin eylemini affettiği ya da hoşgörü ile karşıladığı, bu nedenle erkeğe kusur yüklenemeyeceği, zina eyleminin temadi ettiğine dair bir delilin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine, TMK 166/1 maddesi kapsamında yapılan değerlendirmede ise davacı kadının iddiasını ispatlar delil bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
  Davalı erkeğin uzun süreden beri bir başka kadınla birlikte yaşadığı, aynı kadınla ilişkisinin halen devam ettiği, sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği yapılan soruşturma ve dinlenen tanık beyanlarından anlaşılmaktadır. Zina eylemi devam ettiğine göre, hak düşürücü süre de geçmiş sayılmaz. Toplanan delillerden, davalı erkeğin zinasının temadi ettiği (devamlılık arz etttiği) anlaşılmaktadır. O halde, davacı kadının özel boşanma sebeplerinden zina hukuki sebebine (TMK m. 161) ve evlilik birliğinin sarsılması (TMK m. 166/1) hukuki sebebine dayanılarak açmış olduğu her iki davanın kabulü yerine, yazılı gerekçe ile reddi doğru görülmemiştir."[11]

    3-  Zina Nedenine Dayalı Boşanma Davasında Af 

   TMK 161. madde son fıkradan da anlaşılacağı üzere zina yapan eşi affeden eşin  dava hakkı yoktur ve dolayısıyla  affeden eş, zina nedenine dayalı boşanma davası açtığında zina yapan eş affın varlığını ispatladığı takdirde  açılmış olan bu dava reddedilecektir.

   Affın  varlığından söz edebilmek  için kayıtsız şartsız bir irade beyanının mevcut olması ya da en azından affı gösterir fiili bir tutum ve davranışın gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Konuyla ilgili Yargıtay kararı :
 "...Affın kabul edilebilmesi için kayıtsız şartsız bir irade beyanının mevcut olması ya da en azından affı gösterir fiili bir tutum ve davranışın gerçekleşmiş olması gerekmekte olup, ayrıca af olgusunu iddia edenin bunu somut delillerle kanıtlaması gerekir. Mahkemece davacının davalıyı affettiğini kabulü dayanak tanığın beyanında, tarafların barışmalarını istediği halde tarafların barışmalarının gerçekleşemediğini beyan ettiği, kadının tanık beyanından da anlaşıldığı üzere eşinin kusurlarını affettiği ya da en azından hoşgörü ile karşıladığını kabulüne olanak bulunmamaktadır. Kaldı ki davalının affa yönelik bir iddiası da bulunmamaktadır..." [12]

    4- Zina Nedenine Dayalı Boşanma Davasında İspat

  - Cinsel ilişkinin varlığı, kesin veya güçlü karineyle kanıtlanmış olmalıdır.  İlgili Yargıtay kararı :

"...Zina olayının mevcut sayılabilmesi için en önemli koşulu, "cinsel ilişkinin" varlığının kesin veya güçlü karineyle kanıtlanmış olmasıdır. Davacı-karşı davalı kadının bir başka erkekle cinsel ilişkiye girdiği kesin veya güçlü karineyle kanıtlanmış değildir. Davacı-karşı davalı kadının bir başka erkekle arabada ve alışveriş merkezine girerken görüldüğü, başkalarıyla telefonda mesajlaştığı anlaşılmaktadır. Davacı-karşı davalı kadının bu davranışları zina değil, "güven sarsıcı davranış" niteliğinde olup; Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesi gereğince boşanmayı gerektiren kusurlu davranıştır. Davalı-karşı davacı erkeğin Türk Medeni Kanununun 166. maddesinden açılmış bir boşanma davası olmadığından; zina sebebiyle açılmış boşanma davasının reddi gerekir..."[13]

    - Zina yaptığı ileri sürülen eşin başkasıyla (fiilen evliymiş gibi) karı koca hayatı yaşaması zina sebebine dayalı boşanma kararı verilmesi için yeterlidir. İlgili Yargıtay kararı :

"...Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, davacı-davalı kadının, eşinin Selda isimli kişi ile gayrı resmi olarak birlikte yaşadıklarını iddia ettiği, gerek dava dışı Selda'nın oturduğu sitenin giriş-çıkış kamera kayıtlarının tetkiki gerekse dosya kapsamında dinlenen bir kısım tanıkların da davalı-davacı erkek ile dava dışı Selda arasında gönül ilişkisi olduğuna dair beyanları ve erkeğin gece Selda'ya ait evde geç saatlere kadar kaldığını gördüklerini beyan etmeleri, gerçekleşen bu durum karşısında davalı-davacı erkeğin başka bir kadınla karı-koca gibi fiilen birlikte yaşadığı anlaşılmakla erkeğin zina eyleminin gerçekleştiğinin kabulü gerekir. Öyleyse, kadının zinaya dayalı boşanma davasının, erkeğin sübut bulan zinası sebebiyle (TMK m. 161) kabulü gerekirken, delillerin takdirinde hataya düşülerek yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir."[14]

"...Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden davacı-davalı kocanın davadan önce ve dava sırasında Gözde isimli bir kadınla fiilen evliymiş gibi karı koca hayatı yaşadığı anlaşılmaktadır. Türk Medeni Kanununu 161'nci maddesinde yer alan boşanma sebebi gerçekleşmiştir. Gerçekleşen bu durum karşısında davacı-davalı kocanın zinası nedeniyle davalı-davacı kadın tarafından Türk Medeni Kanununun 161. maddesine dayalı olarak açılan boşanma davasının kabulüyle tarafların boşanmalarına karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davalı-davacı kadının boşanma davasının reddi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir."[15]

   - Telefona casus program yüklenerek ele geçirilen ses kayıtları hukuka aykırı delildir. İlgili Yargıtay kararı :

"...Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davacı-karşı davalı erkeğin eşinin telefonuna casus program yükleyerek ele geçirdiği ses kayıtları hukuka aykırı delil niteliğinde olup kusur belirlemesinde dikkate alınamaz ise de; tanık beyanları, telefon kayıtları ve fotoğraflar ile toplanan tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde zina eyleminin ispatlanmış olduğunun anlaşılmasına göre, yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA,..." [16]

   -Fotoğraflar, otel rezervasyon kayıtları ile mail yazışmaları ve tanık beyanları ile zinanın varlığı ispatlanabilir. İlgili Yargıtay kararı :

"...Tüm dosya kapsamı ve toplanan delilerden; davacı-karşı davalı kadının tanık beyanları ile hatta bir kısım davalı-karşı davacı erkeğin kendi tanık beyanlarından da görüldüğü üzere, davalı-karşı davacı erkeğin başka bir kadınla beraber olduğunu kabul ettiği ayrıca başka bir kadınla farklı zamanlarda el ele dolaşırken, başka bir zamanda otelde, ayrıca muhtelif zamanlarda öpüşürken görüldüğü, kendi tanığına zaman zaman ilişki yaşadığı kadının evinde kaldığını beyan ettiği, otomobilinin dahi gayrı resmi birliktelik yaşadığı kadının otoparkından çıktığı, davacı-karşı davalı kadın tanıklarınca da erkeğin bu kadınla beraber yaşadığının bilindiği, tüm bu anlatılanlarla birlikte davacı-karşı davalı kadın tarafından dosyaya sunulan fotoğraflar, otel rezervasyon kayıtları ile mail yazışmaları da dikkate alındığında davalı-karşı davacı erkeğin zina eylemini gerçekleştirdiğinin sabit olduğu ve böylelikle davacı-karşı davalı kadının zinaya dayalı boşanma davasını da (TMK m. 161) ispatladığı anlaşılmaktadır. O halde davacı-karşı davalı kadının zinaya dayalı (TMK m. 161) boşanma davasının kabul edilmesi gerekirken, yetersiz gerekçe ile reddine karar verilmesi usule ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir." [17]

   - Gidiş geliş uçak biletleri ve bu yerlerdeki otel kayıtları ile zinanın varlığı ispatlanabilir. İlgili Yargıtay kararı :

"...dosya arasında bulunan, erkeğin ... isimli bir kadınla ..., ... ve ...'a gidiş geliş uçak biletleri ve bu yerlerdeki otel kayıtları itibari ile zina eyleminin ispatlandığı gözetilerek, davalı-davacı kadının da boşanma davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken, davanın reddedilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir..." [18]

   - Ortak konutta bir başka kişi ile yakalanmış olma zinanın varlığına delalet eder. İlgili Yargıtay kararı :

"...Bozmaya uyularak, her iki boşanma davası birleştirilerek görülmüştür. Davalı (koca) tarafından 04.06.2012 tarihinde açılan boşanma davasında, boşanma sebebi olarak "zinaya" (TMK.m.161) dayanılmıştır. Davacı-davalı (kadın) ile ..... isimli şahsın 24.05.2012 günü gecesi, koca işte iken müşterek konutta birlikte yakalandıkları, aynı gün davacı-davalı (kadın)'ın ....Emniyetinde alınan ifadesinde, "bir yıldır .... ile ilişkisinin olduğunu" ifade ettiği, yine aynı gün beyanı alınan ....'nin de, "davacı ...'yi sevdiğini" söylediği anlaşılmaktadır. Davacı-davalı (kadın)'ın kolluktaki ifadesinin baskı altında alındığına ve olayın koca ve yakınları tarafından tertiplendiğine ilişkin dosyada bir delil ve olgu bulunmamaktadır. Kadının, kocası gece vardiyasında iken saat 24:00 sıralarında ortak konutta bir başka erkekle yakalanmış olması, bu olay sonrasında alınan ifadeler de dikkate alındığında zinaya muhakkak gözüyle bakılmasını gerektiren bir ahval niteliğinde olup, bu durum zinanın varlığına delalet eder. Bu bakımdan kadının zinası ispatlanmıştır. O halde, davalı (koca) tarafından açılan birleştirilen boşanma davasının kabulü ile zina (TMK. m. 161) sebebiyle tarafların boşanmalarına karar verilmesi gerekirken, yetersiz gerekçe ile birleştirilen davanın reddi doğru bulunmamıştır..." [19]

     - Eşin yalnızken bir başka erkeği ortak konuta alması ve bu şahsın yarı çıplak vaziyette gizlenirken yakalanması zinanın varlığına delalet eder. Bu bakımdan zina kanıtlanmıştır. İlgili Yargıtay kararı:

"....Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden; davalı-karşı davacı ( kadın )'ın 16.07.2010 günü ortak konuta erkek aldığı, bu şahsın banyoda yarı çıplak vaziyette gizlenmiş halde bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu vakıa mahkemece de sabit kabul edilmiştir. Kadının, yalnızken bir başka erkeği ortak konuta alması ve bu şahsın yarı çıplak vaziyette gizlenirken yakalanması zinanın varlığına delalet eder. Bu bakımdan zina kanıtlanmıştır. Davacı-karşı davalı kocanın boşanma davasının zina sebebiyle kabulü gerekirken, bu yön nazara alınmadan yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir..." [20]

   5-  Zina Nedenine Dayalı Boşanma Davasında Terditli Talep

   Boşanma davası öncelikli zina sebebine dayalı   bunun kabul edilmemesi halinde evliliklilik birliğinin temelden sarsılması sebebine dayandırılmışsa, öncelikle zina sebebi doğrultusunda  değerlendirme yapılmalıdır. İlgili Yargıtay kararı :

    " ...Zina, olmadığı takdirde evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine kademeli olarak dayanılmış ise; zinanın ispatlanması halinde, bu sebeple boşanma kararı verilmesi gerekir. Böyle bir durumda artık genel boşanma sebebinin şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğine bakılmaz ve bununla ilgili ayrıca bir hüküm oluşturulması da gerekmez..."[21]

   6- Zina Nedeniyle Boşanmanın Mal Rejiminin  Tasfiyesine Etkisi

  Zina nedeniyle boşanmanın, boşanan eşler arasında mal rejiminin tasfiyesi bakımından edinilmiş mallara katılma rejimi bağlamında ne bir tür etkiye sahip olabileceği TMK 236. madde son fıkra da düzenlenmiştir. Buna göre : "Zina  nedeniyle boşanma hâlinde hâkim, kusurlu eşin artık değerdeki pay oranının hakkaniyete uygun olarak azaltılmasına veya kaldırılmasına karar verebilir."

  ÖNEMLİ  :

     Yargı kararlarının tamamını değil, "..." işaretinden anlaşılacağı üzere konuları ilgilendiren kısmına yer vermiş bulunmaktayız, kararların tamamına erişmeniz linklerini dipnotlar içinde  belirttiğimiz kaynak sitelere giriş yapmanız ve akabinde yine dipnotlar içinde belirtmiş olduğumuz künye bilgileri ile arama yapmanız halinde mümkündür.

   Bu karar bazlı makale sadece  konuya ışık tutma, irdelemek amaçlı yazılmıştır, hukuk  dünyasında daima güncel gelişmeler yaşanacak olup özellikle bir tavsiye vermek, yöntem göstermek veya öneri sunmak amacıyla yazılmamıştır. Makale  her zaman güncellenebilir, eklemeler yapılabilir veya kaldırılabilir. Makalede değinilen konularla veya benzer konularla ilgili bir uyuşmazlığınız bulunduğunda avukatlık hizmeti almanız, hak arama özgürlüğünüzün en üst seviyede temsili için elzemdir fakat zorunlu değildir.


Dipnot

  1. ^ www.sozluk.gov.tr 
  2. ^ https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuatmetin/1.5.4721.pdf
  3. ^ Yargıtay 2. Hukuk Dairesi  2016/12231 E.,  2017/11011 K., 15.11.2017  K. T., https://karararama.yargitay.gov.tr
  4. ^ Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi  2018/2181 E.,  2019/2012 K., 06.12.2019 K.T.,  www,legalbank.net
  5. ^ Yargıtay 2. Hukuk Dairesi  2016/19306 E., 2018/6946 K., 29.05.2018 K.T., https://karararama.yargitay.gov.tr
  6. ^ Yargıtay 2. Hukuk Dairesi  2012/707 E., 2012/18334 K., 02.07.2012 K.T., https://karararama.yargitay.gov.tr
  7. ^  Yargıtay 2. Hukuk Dairesi  2013/14457 E., 2013/27393 K., 25.11.2013. K.T., https://karararama.yargitay.gov.tr  
  8. ^ Yargıtay 2. Hukuk Dairesi  2009/17433 E., 2010/21602 K., 21.12.2010 K.T., https://karararama.yargitay.gov.tr
  9. ^ Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 1995/12233 E., 1995/13859 K.,18.12.1995 K.T., www.legalbank.net
  10. ^ Mülga kanun olan 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin uygulandığı dönemde söz konusu Kanun'un Zina başlıklı 129'ncu maddesinde de 6 aylık ve 5 yıllık hak düşürücü süreler öngörülmüş olup bu sürelerin başlangıç tarihleri günümüzdeki medeni kanun olan  4271 sayılı Türk Medeni Kanun'un 161'inci maddesinin 2'nci fıkrasında düzenlenen 6 aylık ve 5 yıllık hak düşürücü sürelerin başlangıç tarihleri ile ayndır.
  11. ^ Yargıtay 2. Hukuk Dairesi  2019/1357 E., 2019/6263 K., 20.05.2019 K.T., https://karararama.yargitay.gov.tr
  12. ^  Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2015/22407 E., 2017/1334 K.,13.02.2017 K.T., www.legalbank.com.trAynı yönde : Yargıtay 2. Hukuk Dairesi  2016/11205 E.,  2018/1791 K.,12.02.2018 K.T., https://karararama.yargitay.gov.tr
  13. ^ Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2015/12987E., 2016/3532 K., 25.02.2016 K.T., https://karararama.yargitay.gov.tr
  14. ^ Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 2020/2027 E., 2020/3366 K., 29.06.2020 K.T., www.legalbank.net
  15. ^ Yargıtay 2. Hukuk Dairesi  2013/174 E., 2013/20866 K.,16.09.2013 K.T., www.legalbank.net Aynı Yönde : Yargıtay 2. Hukuk Dairesi  2011/5750 E., 2012/3148 K., 20.02.2012 K.T., https://karararama.yargitay.gov.tr
  16. ^ Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2015/26918 E., 2017/6688 K., 01.06.2017 K.T., www.legalbank.net
  17. ^ Yargıtay 2. Hukuk Dairesi  2018/6226 E., 2019/2588 K., 12.03.2019 K.T., https://karararama.yargitay.gov.tr
  18. ^ Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 2016/19596 E.,2018/7191 K.,  04.06.2018 K.T., www.legalbank.net
  19. ^  Yargıtay 2. Hukuk Dairesi  2015/7518 E., 2015/8189 K.,  21.04.2015 K.T., https://karararama.yargitay.gov.tr
  20. ^ Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2012/16833, 2013/17864 K., 25.06.2013 K.T., www.legalbank.net
  21. ^ Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2019/6633 E., 2020/443 K., 28.01.2020 K.T., https://karararama.yargitay.gov.tr